Ana içeriğe atla

Kefenini sırtında taşıyan hanım: Rabia’tûl Adeviyye


Siz hiç kefenini daima yanında taşıyan birini gördünüz mü? 
Rabia’nın kefenini yanına almadan gezdiğini, konuştuğunu kimse görmemiş. 
O, kul olduğunun o kadar farkındaydı ki, Rabbi’nin rızası kapısında oturmuş emaneti Efendisine iade etme vaktini bekliyordu. 
Rabia bütün varlığını imana, İslam’a bağlamış; İslami hizmetin dışında hiçbir şeyi düşünmez kalbine getirmez olmuştu. Bu yüzden evlenmeyi düşünmemişti. 
Kendisine niye evlenmediği sorulduğunda; “Üç şey var ki benim bütün dünyamı dolduruyor. Evlenmeyi düşünmeye vakit bırakmıyor.''
Nedir o üç şey diye sorulduğunda: “Son nefeste imanla gidecek miyim, mahşerde kitabım sağımdan mı solumdan mı verilecek, halk cennetle cehennem yolunda ikiye bölününce ben hangisinde yer alacağım?”

Rabia’tûl Adeviyye, Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer
Namazını bitirdikten sonra şöyle bir duada bulunur;
Ya rabbi (c.c) şu vakitte bir çok kimse uyudu, bir çoğu sevdiğine gitti, bende sana geldim, çünkü benim sevdiğim sensin.
Sonra zikire başladı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.
Bir hırsız girdi evine biraz sonra, bakındı sağına soluna, oldukça az ve eski eşyalarn olduğu fakir birinin eviymiş bu ev diye düşündü
Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü.
Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktıki kapı yok! Az önce girdiği kapı hiç biryerde yoktu, her yer duvardı.
Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı, kapı orada duruyordu.
Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu!
Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı.

Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dediki;
Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta!
Hırsız kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yafa Mahmudiye Külliyesi ve Osmanlı izleri

Yafa'nın ortasında yükselen Mahmut paşa camii 1812 tarihinde yapılmış. Ana giriş kapısına geldiğimizde ay yıldız görüyoruz. Bu ay yıldız zamana meydan okuyor adeta..  Mahmut paşa camii duvarına yaslanmış 1809 yılında yaptırılan Mehmet Paşa çeşmesini gördüğümüzde yine osmanlı geliyor aklımıza ve Osmanlının büyüklüğünü daha iyi kavrıyoruz.  Külliye olarak inşa edilmiş muhteşem bir mimarî olarak anlatılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının Kudüs programında yer alan ibadethanelerden biri olan Yafa'daki Mahmudiye Camiinin bir diğer adı Ulu Camii imiş.  Osmanlı Mahmut Paşa cami adıyla da bilinen Mahmudiye Camii için Yafa’nın en büyük ve en önemli camisi deniliyor. Osmanlı'nın ihtişamlı yapılarını görmek bizi heyecanlandırdığı kadar hüzünlendiriyor aynı zamanda.  1900 tarihli Sultan 2. Abdülhamidin saltanatının 25. yılında yapılmış saat kulesi.. eski Yafa'nın kalbine vurulmuş bir mühür gibi.. Şehir meydanında yer alan bu kule mahzun haliyle bi...

Hz.Samuel Nebiyyullah (I. Samuel ve II. Samuel)

Hz.İşmoil Aleyhisselam... Hz.İşmoil’in Tevrat’ta adı Samuel’dir ve onun adını taşıyan iki kitap vardır: I. Samuel ve II. Samuel. İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Harun aleyhisselamın neslinden olup, Musa aleyhisselamın dînini tebliğ etmiştir.  Hz.İşmoil’in Tevrat’ta adı Samuel’dir ve onun adını taşıyan iki kitap vardır: I. Samuel ve II. Samuel.  Samuel birinci kitaptadır. İslam kaynaklarında Hz.İşmoil’in adı Şem’un, Şemuyel, İşmuyel olarak da geçer.  Hz.İşmoil ergenlik çağına erişince Allah onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildiğinde, Hz.İşmoil uyurken yanına cebrail gelir, ona babasının sesi ile seslenir, her seslenişinde babasının yanına giderek kendisini çağırıp çağırmadığını sorar, babası da çağırmadığını söyler.  Üçüncüde cebrail ona görünür. Ve Allah’ın onu peygamber olarak gönderdiğini bildirir. İşmoil aleyhisselam, İsrailoğullarına on bir sene peygamberlik yaptı.

Hem peygamber hem sultân Hz.Dâvûd

İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Hem peygamber, hem sultân yâni hükümdârdı.  Soy bakımından Yâkûb aleyhisselâmın Yehûda adlı oğluna dayanır. Süleymân aleyhisselâmın babasıdır. Kudüs'te doğdu. Orada yaşadı ve orada vefât etti.  Kendisine İbrâni dilinde Zebûr kitâbı verildi. Sesi çok güzel ve tesirliydi. İsmi Kur'ân-ı kerim'de on altı yerde geçmektedir.  Dâvûd aleyhisselâm çok ağlar, çok ibâdet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz kılarak ibâdetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir kısmında uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür gün tutmazdı.  Allahü teâlâ mûcize olarak dağları, taşları, kuşları onun emrine vermişti. Yanık sesiyle Zebûr'u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, hep birlikte, okunan Zebûr'u tekrar ederlerdi.  Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâma demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği şekli verebilme mûcizesi verebilmişti. Demirden zırh yapar, elinin emeğiyle geçinir, devlet hazinesinden birşey...