Ana içeriğe atla

Kayıtlar

El-Halil Katliamı - Siyonizmin gerçek yüzü

İşgal yönetimi Hz. İbrahim camisi katliamını dünya kamuoyuna, akli dengesi yerinde olmayan aşırı dinci bir yahudi tarafından işlenmiş bir katliam olarak kabul ettirmeye çalıştı. Ancak katliamdaki her şey gerçeği haykırıyordu...  Katliamın bizzat işgal yönetiminin bilgisi dahilinde ve onun yardımıyla gerçekleştirildiği gerçeğini. Askerler cami hareminin kapılarını kapatmış ve namaz kılanları dışarı çıkarmaya yahut dışardan şehitlere ve yaralılara ulaşmaya çalışanlara engel olmuşlar, daha sonra da yaralıların hastaneye nakli esnasında ikinci bir katliam gerçekleştirmişlerdi.  Sonra da şehitlerin ahirete uğurlanması esnasında halkı kabristana kadar izledi ve katliamı burada tamamladılar. Böylece H. 1414 yılının Ramazan ayının onbeşine denk gelen "Kanlı Cuma" da sabah namazının kılındığı esnada bir siyonist canavar tarafından başlatılıp onunla aynı fikirleri paylaşan ve aynı duyguları taşıyan işgalci askerler tarafından sürdürülen korkunç katliamda 67 Müslüman...
En son yayınlar

Hem peygamber hem sultân Hz.Dâvûd

İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Hem peygamber, hem sultân yâni hükümdârdı.  Soy bakımından Yâkûb aleyhisselâmın Yehûda adlı oğluna dayanır. Süleymân aleyhisselâmın babasıdır. Kudüs'te doğdu. Orada yaşadı ve orada vefât etti.  Kendisine İbrâni dilinde Zebûr kitâbı verildi. Sesi çok güzel ve tesirliydi. İsmi Kur'ân-ı kerim'de on altı yerde geçmektedir.  Dâvûd aleyhisselâm çok ağlar, çok ibâdet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz kılarak ibâdetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir kısmında uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür gün tutmazdı.  Allahü teâlâ mûcize olarak dağları, taşları, kuşları onun emrine vermişti. Yanık sesiyle Zebûr'u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, hep birlikte, okunan Zebûr'u tekrar ederlerdi.  Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâma demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği şekli verebilme mûcizesi verebilmişti. Demirden zırh yapar, elinin emeğiyle geçinir, devlet hazinesinden birşey...

Yafa Mahmudiye Külliyesi ve Osmanlı izleri

Yafa'nın ortasında yükselen Mahmut paşa camii 1812 tarihinde yapılmış. Ana giriş kapısına geldiğimizde ay yıldız görüyoruz. Bu ay yıldız zamana meydan okuyor adeta..  Mahmut paşa camii duvarına yaslanmış 1809 yılında yaptırılan Mehmet Paşa çeşmesini gördüğümüzde yine osmanlı geliyor aklımıza ve Osmanlının büyüklüğünü daha iyi kavrıyoruz.  Külliye olarak inşa edilmiş muhteşem bir mimarî olarak anlatılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının Kudüs programında yer alan ibadethanelerden biri olan Yafa'daki Mahmudiye Camiinin bir diğer adı Ulu Camii imiş.  Osmanlı Mahmut Paşa cami adıyla da bilinen Mahmudiye Camii için Yafa’nın en büyük ve en önemli camisi deniliyor. Osmanlı'nın ihtişamlı yapılarını görmek bizi heyecanlandırdığı kadar hüzünlendiriyor aynı zamanda.  1900 tarihli Sultan 2. Abdülhamidin saltanatının 25. yılında yapılmış saat kulesi.. eski Yafa'nın kalbine vurulmuş bir mühür gibi.. Şehir meydanında yer alan bu kule mahzun haliyle bi...

Hakikate Adanmış Bir Ömür: Selmân-ı Fârisî

Selman-ı Farisi, İsfahan’da çok zengin Mecusi bir tüccarın oğluyken, hakkı arama uğruna giriştiği mücadele sonrasında, başında geçen bir talihsizlik sonucu, köle olarak Medine’ye gelir.  Peygamber efendimizin  Medine' ye gelmesi üzerine iman eden Selman; bizatihi Hazreti Muhammet tarafından satın alınarak özgürlüğüne kavuşturulur. Efendimiz(s.a.v.), onun için; ”Selman Bendendir, Ehli Beytimdendir” buyurmuştur. Hz. Selmân üç şeye ağlar, üç şeye de gülerdi. Güldüğü şeyler şunlardı: (1) Ölüm kendisini aradığı hâlde dünya için ümit besleyen, (2) Rabb’i kendisinden gaflet etmediği hâlde gaflete düşen (3) Rabb’inin rızasını mı, yoksa gazabını mı kazandığını bilmediği hâlde kahkahayla gülen... Ağladığı üç şey de şunlardı: (1) Peygamberimizden ve sahabilerden ayrı ka­lışına, (2) ölüm döşeğine düşerken ölümün korkunç zorluklarıyla karşılaşmaya, (3) kıyamette Allah’ın huzurundan ayrılırken cennete mi cehenneme mi gön­derileceğini bilemeyişine… Hz...

Hz.Samuel Nebiyyullah (I. Samuel ve II. Samuel)

Hz.İşmoil Aleyhisselam... Hz.İşmoil’in Tevrat’ta adı Samuel’dir ve onun adını taşıyan iki kitap vardır: I. Samuel ve II. Samuel. İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Harun aleyhisselamın neslinden olup, Musa aleyhisselamın dînini tebliğ etmiştir.  Hz.İşmoil’in Tevrat’ta adı Samuel’dir ve onun adını taşıyan iki kitap vardır: I. Samuel ve II. Samuel.  Samuel birinci kitaptadır. İslam kaynaklarında Hz.İşmoil’in adı Şem’un, Şemuyel, İşmuyel olarak da geçer.  Hz.İşmoil ergenlik çağına erişince Allah onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildiğinde, Hz.İşmoil uyurken yanına cebrail gelir, ona babasının sesi ile seslenir, her seslenişinde babasının yanına giderek kendisini çağırıp çağırmadığını sorar, babası da çağırmadığını söyler.  Üçüncüde cebrail ona görünür. Ve Allah’ın onu peygamber olarak gönderdiğini bildirir. İşmoil aleyhisselam, İsrailoğullarına on bir sene peygamberlik yaptı.

Kefenini sırtında taşıyan hanım: Rabia’tûl Adeviyye

Siz hiç kefenini daima yanında taşıyan birini gördünüz mü?  Rabia’nın kefenini yanına almadan gezdiğini, konuştuğunu kimse görmemiş.  O, kul olduğunun o kadar farkındaydı ki, Rabbi’nin rızası kapısında oturmuş emaneti Efendisine iade etme vaktini bekliyordu.  Rabia bütün varlığını imana, İslam’a bağlamış; İslami hizmetin dışında hiçbir şeyi düşünmez kalbine getirmez olmuştu. Bu yüzden evlenmeyi düşünmemişti.  Kendisine niye evlenmediği sorulduğunda;  “Üç şey var ki benim bütün dünyamı dolduruyor. Evlenmeyi düşünmeye vakit bırakmıyor.'' Nedir o üç şey diye sorulduğunda:  “Son nefeste imanla gidecek miyim, mahşerde kitabım sağımdan mı solumdan mı verilecek, halk cennetle cehennem yolunda ikiye bölününce ben hangisinde yer alacağım?” Rabia’tûl Adeviyye,   Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer Namazını bitirdikten sonra şöyle bir duada bulunur; Ya rabbi (c.c) şu vakitte bir çok kimse uyudu, bir çoğu sevdiğine gitti, bende sa...

Arzın Kapısı Kudüs & Mescid-i Aksa

Şehirler vardır, insanın gönül ve fikir dünyasını aydınlatan, ismi anıldığında insanı kucaklayan, sarmalayan, inanç, düşünce, sevgi, saygı duyulan, hürmete her daim yakışan ve gök kubbesi altında olma şerefini geçmişten geleceğe taşınan mekanlar vardır. Etrafı kutsal kılınan, yeryüzünün en eski ikinci, en mukaddes üçüncüsü Mescid-i Aksa. Ve yol hazırlığı yapılması tavsiye edilen üç kadim dost ve kutlu şehir Mekke, Medine ve Kudüs. Üç semavi dinin atası Hz. İbrahim, eşi Sara, İshak, Yakup, Yusuf peygamberler (as), hepsi El Halil’de medfun.  Peygamber Efendimiz (sav), hicretten sonra 17 ay boyunca namaz kılmak için yüzünü Mescid-i Aksa döndü. Miraç yolculuğu için Mekke’den Kudüs’e, Kudüs’ten arş-ı alaya, İsra ( gece yolculuğu) hadisesi Kudüs’ten oldu. Burak binitini Mescid-i Aksa’nın bir duvarına bağladı ve bütün enbiyaya rehberlik etti. Kudüs, insanlık tarihinin en eski şehirlerinden. İki defa yok edilmiş, 23 defa işgal, 52 saldırıya uğramış, 44 defa ele geçirilmiş ve ...